Binaların gizli kahramanları olan klima santralleri alanında 10 yıldır sektör lideri olan Systemair HSK, hayata geçirdiği “Taze Hava Akımı” isimli kamuoyu bilgilendirme kampanyası kapsamında kapalı alanlarda sağlıklı ve temiz havanın ancak doğru havalandırma ile sağlanabileceğine dikkat çekiyor.
Pandemiyle birlikte toplu mekanlardaki iç hava sağlığı büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Toplum sağlığının kapalı alanlardaki iç hava kalitesiyle doğrudan bağlantılı olması nedeniyle doğru bilgiye ulaşmak daha da büyük önem kazandı.
Mekânların iç hava kalitesini artırıp insanlara taze hava sağlamak misyonuyla çalışan Systemair HSK, oluşan bilgi kirliliğini ortadan kaldırarak sağlıklı havalandırma konusunda kamuoyunda farkındalık sağlamak için “Taze Hava Akımı” kampanyasına başladı. Bu proje doğrultusunda çalışmalarına devam eden Systemair HSK, son olarak kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla kampanyayla aynı ismi taşıyan bir webinar dizisine başladı. İlki Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Hava ve İklimin Geleceği” isimli webinarda Afet Yönetimi ve Meteoroloji Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ve Çevre ve Doğa Programları Yapımcısı Güven İslamoğlu yer aldı.
İÇ MEKÂN HAVA SAĞLIĞI KONUSUNDA
BİLİNÇLENDİRME ÇALIŞMALARINA BAŞLADI
Havalandırma konusunda büyük bir bilgi kirliliği ve algı karmaşası gözlemlediklerini söyleyen Systemair HSK Genel Müdürü Ayça Eroğlu; “Kapalı alanlarda sağlıklı ve temiz hava ancak doğru havalandırma ile mümkün olabilir. Türkiye’de 10 yıldır klima santralleri sektörünün lideri konumundaki Systemair HSK olarak, pandemiyle artan akıllardaki soru işaretlerini ortadan kaldırıp sağlıklı havalandırma konusunda kamuoyunda farkındalık sağlamak için yakın zaman önce ‘Taze Hava Akımı’ kampanyasını başlattık. Bu bilinçlendirme kampanyası kapsamında; hastanelerden alışveriş merkezlerine, okullardan otellere, fabrikalardan ofislere kadar pek çok farklı alanda sektör profesyonellerine ulaşarak toplum sağlığı için taze havanın önemini ve doğru havalandırma yöntemlerini anlatmaya başladık. Bireylere ise evleri, ofisleri, çocuklarının okulları, gittikleri alışveriş merkezleri, oteller ve hastaneler gibi günlük hayatta içerisinde bulundukları tüm bu mekânlardaki iç ortam hava sağlığını nasıl sorgulayabilecekleri konusunda bilgiler veriyoruz. Kampanyamız kapsamında hayata geçirdiğimiz webinar serisiyle de topluma konunun uzmanları aracılığıyla doğru bilgileri ulaştırmaya çalışacağız.” dedi.
“DIŞ HAVA SAĞLIĞININ KORUNMASI VATANDAŞLIK GÖREVİMİZ”
Türkiye’nin LEED Gold sertifikalı ilk klima santrali fabrikası olarak tesislerinde yaptıkları çalışmaları aktaran Eroğlu; “Yeşil Havalandırma (Green Ventilation) konseptiyle Avrupa’da 2000’li yılların başından bu yana yüksek verimli havalandırma cihazları üretiyoruz. Systemair’in en küçük kanal fanlarından dev klima santrallerine kadar tüm ürünleri Ecodesign’a uyumlu şekilde tasarlanıyor. Faaliyetlerimizin ve ürünlerimizin çevreye olan yükünü azaltmak için hiç durmadan çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik çalışmalarımız ürün geliştirme aşamasından başlıyor, üretim ve tedarik zincirinin tamamı boyunca devam ediyor. Döngüsel ekonomi kapsamında fabrikamızda depozitolu otomatlarla ürettiğimiz dönüştürülebilir malzemeleri yeniden ekonomiye kazandırıyoruz. Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen küresel sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda toplumsal ve ekonomik konuların yanı sıra çevresel kalkınma için de çalışıyoruz. Hava konusuna bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak iç hava sağlığı gibi dış hava sağlığını da korumaya bir vatandaşlık görevi gözüyle bakıyor ve bunun için çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.
“DÜNYANIN MÜCADELE ETTİĞİ KORONAVİRÜSLE SOLUDUĞUMUZ HAVANIN DOĞRUDAN İLİŞKİSİ VAR”
“Küresel İklim Değişikliği ve Sağlık” başlıklı sunumunda hava kirliliğinin sebepleri ve insanlara etkisi hakkında bilgilendirme yapan Afet Yönetimi ve Meteoroloji Profesörü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu; “Hava, bizim sandığımız gibi uçsuz bucaksız bir şey değil. Maalesef son yıllarda havayı giderek daha fazla kirleterek atmosferde sera etkisini artırdık ve bu da ciddi sağlık problemlerine neden olmaya başladı. Havada bulunan kükürtdioksit, azot oksitler, karbondioksit ve ozon miktarına göre belirlenmiş hava kalitesi standartları var. Dış hava kalitesini bu indekse göre belirlemek mümkün. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ülkemizde kurulan istasyonlarla Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı oluşturuldu. Bu sistemle şehirlerin hava kalitelerini kontrol edebiliyoruz.” dedi.
Koronavirüsle hava kalitesi arasındaki ilişkiye dikkat çeken Prof. Dr. Kadıoğlu, “Tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüsle soluduğumuz hava arasında doğrudan ilişki var. Virüsün ilk ortaya çıktığı Çin’in Vuhan kenti, hava kirliliğinin çok yüksek olduğu bir bölge. Hava kirliliğinin yüksek olduğu yerlerde virüslerin transferi daha kolay gerçekleşiyor. Diğer taraftan, iç mekânlardaki hava kirliliği bazen dışarıya göre 5 kat daha fazla olabiliyor. Bununla mücadele edebilmek için de iç hava kalitesini artırmak gerekiyor. Havayı temizleyen cihazlarla havadaki virüs dolu partiküller yakalanabiliyor ve bu partiküllerin ortamdan uzaklaştırılmasıyla virüsün bulaş riski yüzde 97’ye varan oranda azalabiliyor. Temiz hava için filtreler çoğu zaman yeterli olmuyor çünkü içeride eksilen oksijen vb. için taze havaya da ihtiyacımız var. Dolayısıyla, doğru havalandırma sistemlerinin kullanılması kritik önem taşıyor.” şeklinde konuştu.
HAVADAKİ KARBONU DEPOLAYARAK YENİDEN BİR DENGE OLUŞTURMAK MÜMKÜN
Karbon ayak izinin hızla arttığını ve bu nedenle dünyanın büyük bir tehdit altında olduğunu vurgulayan Çevre ve Doğa Programları Yapımcısı Güven İslamoğlu ise şu bilgileri paylaştı: “İnsan ayak izi, binlerce ton radyoaktif maddeden daha tehlikeli. Çünkü insanın ayak bastığı bir yerde bitki yetişmiyor ve doğa kendini yenileme şansı bulamıyor. Yaklaşık üç ila dört yüz milyon yıl önce ağaçların depoladığı karbonu yüz yıl içinde doğaya bıraktık ve şimdi bu karbon dengesi dünyamızı olumsuz yönde değiştiriyor. İnsanlık olarak eylemlerimizle milyonlarca yılda dengesini bulmuş doğaya çok fazla karbon bırakıyoruz. Dünya genelinde özellikle ormansızlaştırma ve yanlış tarım politikaları gibi pek çok eylem karbon ayak izinin artmasına neden oluyor. Son zamanlarda bu gidişatı durdurmak için harekete geçmeye başladık ancak bugün bile yanlış eylemlerimizi durdurmaya başlasak bu süreç en az yirmi yıl boyunca devam edecek. Bu nedenle, insanlığın hemen yapabileceği en doğru şey karbonu depolayan tabiatı ve toprağı korumak olur. Böylelikle dünyada yeniden bir denge oluşturabiliriz. Bu noktada eğitim, çocukların toprakla ve tabiatla ilişkisi ve elbette bilinçlendirme çalışmaları büyük önem taşıyor.”
Haberleri paylaşmak ister misiniz ?